6.4.09

ALTUNİZADE'NİN KÖŞKLERİ










































































































18.3.09

GEÇMİŞTEN VE GÜNÜMÜZDEN RESİMLER








































































































































































































































Selahattin Pınar




Selahattin Pınar



22 Ocak 1902’de Altunizade’de doğdu.
Yüksek Ticaret ve İktisat Mektebi müderrislerinden eski Denizli Milletvekili Sadık Bey ile İsmet Hanım’ın oğluydu. İlkokul ve ortaokulu babasının kadı olarak tayin edildiği Denizli’nin Çal ilçesinde, Saros adasında ve Edirne’de okudu.

Amatör olarak ud çalan annesinin etkisiyle on iki yaşında uda başladı.
1918’de ailesiyle İstanbul’a geldi.
Udi Sami Bey’den ders aldı.
Anadolu kulübünde uzun süre sağ açık olarak futbol oynadı.
Sonra İtalyan Ticaret Mektebi’ne başladı.
Öğrenimini yarıda bırakarak kendini tamamıyla müziğe verdi.
Okulu bırakması, hukukçu olmasını isteyen babasını çileden çıkarmıştı.

Altın Pınar - Selahattin Pınar’ın Yeğeni
“Denizli’den her hafta insanlar geliyor, sofralar kuruluyor. O sofralardan birinde amcam da var. Fakat direk sorulmuyor sorular. O zamanın terbiye öğretisi öyle. Bilene soruyorlar, ‘Üstadım, hocam, Selahattin nasıllar?’. Dedem de pusu kurmuş bekliyor böyle bir soru sorulsun diye. Çünkü o da laubaliliği olup, amcamın babaannemden ud dersleri alıp, çok da güzel sesi var, şarkı söylediğini filan duyuyor ama bu konudaki itirazlarını seslendirmiyor, ortam bekliyor. Ve orda beklenen cevabı veriyor: ‘Selahattin çalgıcı oldu’. Derhal ayağa fırlıyor amcam, ve ‘Babacığım rica ederim, ben çalgıcı değilim, sanatkarım’. Tabi buz gibi bir hava esiyor. Ve dedem ‘Hastır’ deyince kalkıyor, iskemleye asılı olan kapıya geliyor, ve ‘Babacığım bir gün gelecek benim adımla anılacaksınız’. Gaz lambasını atıyor dedem. Yangını söndürüyorlar. Amcam gidiyor. Gidiş o gidiş.”

Bu kavgayla evden ayrılan Selahattin Pınar 1919’da udu bırakıp tambura yöneldi.
1920’de, daha sonra Üsküdar Müsiki Cemiyeti adını alacak olan Darü’l Feyz-i Musiki’nin kurucuları arasında yer aldı.
Üsküdarlı Hoca Bestenigâr Ziya Bey, ünlü neyzen Yusuf Paşa’nın oğlu Enderuni Celal Bey, Kaşıyarık Hüsamettin Bey, Muallim Kâzım Bey (Uz), Ali Rıfat Bey (Çağatay) gibi dönemin ünlü musiki ustalarıyla birlikte çaldı, söyledi.
Eşlik sazendeliği dışında, hanendelik de yaptı.

O yıllarda piyasada çalışmaya başladı.
İstanbul’un gözde gazinoları ile saz salonlarının en çok sevilen besteci ve icracılarından biriydi artık.

İşte o günlerde karşılaştı Afife Jale’yle. Sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadınıyla…
Afife, orta halli bir ailenin kızı olarak 1902 yılında İstanbul'un Kadıköy’de doğdu.
Babası Hidayet Bey’di. Annesi ise Methiye hanım. Dedesi Doktor Sait Paşa’ydı.
İstanbul Kız Sanayi Mektebi’nde okudu.
Daha okurken aklında tiyatro vardı.
Müslüman kadınlara yasak olan tiyatro…

Selim İleri - Yazar
“Afife Jale Osmanlı imparatorluğunun son döneminde okur-yazar, hatta okur yazar olmanın ötesinde kültürlü ve belli bilgi birikimine sahip bir aileden geldiğini eldeki ender bulgulardan fark edebildiğimiz bir insan. Onun, Türk toplumundaki, Osmanlı Türk toplumundaki önemli yeri de zannediyorum ki sonu yıkımla mahkum olan bir takım acı maceraları göğüsleyebilecek kadar öncü oluşu. Tabi bir de ayrıca cinsiyet açısından kadın olması da bu öncülüğünde çok önemli bir şey.”

Afife’yi daha çocukken seyrettiği piyesler ve bir iki sinema filmi oldukça etkilemişti.
10 Kasım 1918 günü Darülbedai'ye beş kızla birlikte talebe olarak kabul edildi. Diğerleri, Beyza, Refika, Behire ve Memduha’ydı.
Afife ve Refika hariç öteki kızlar daha fazla dayanamadı ve sahneye çıkamayacaklarını düşünerek tiyatroyu bıraktılar.
Aynı yılın 18 Aralık günü Refika suflör, Afife de "mülazım artistlik" (stajyer oyuncu) kadrosuna alındı.

Afife bir yıl süreyle bütün provalara devam ettiyse de sahneye çıkamadı.
O dönemde aile ocağından koptu.
Kopuş nedeni elbette tiyatroya olan tutkusuydu.
Dönemin koşullarında babası Hidayet bey“benim Afife diye bir kızım yok” diyerek onu reddetmiş hatta ona fahişe gözüyle bakmıştı.
O da evi terk etti. Darülbedai zaten maaşını vermeye başlamıştı.
Annesi Methiye hanımdı tek desteği o günlerde.
İki kardeşi de İstanbul dışındaydı.
Behiye evliliği yüzünden, abisi Salâh da işinden dolayı.

Selim İleri - Yazar
“Aileden koptuğu düşünülemez Afife Jale’nin. Sonuna kadar aileyle bağı devam ediyor. Sonuçta aile hem tiyatrocu olması dolayısıyla ona karşı yadırgayıcı da yaklaşım göstermiş ama sonuna kadar onu bırakmamış. Çünkü en düşkün zamanlarında da yine erkek kardeşinin evinde kalıyor. Tabi aile herhalde, mecburi olarak biraz uzak durmak zorunda kalmış. Fakat sonuna kadar koruduklarını zannediyorum.”
1919 yılının 13 Nisan gecesi premieri yapılacak olan, Hüseyin Suat'ın "Yamalar" adlı oyununda, Emel rolü, Eliza Binemeciyan'ın Paris'e gitmesiyle ortada kaldı.
Darülbedayi yöneticileri ister istemez rolü Afife'ye oynatma kararı verdi.
Sahne ismi olarak Afife, “Jale”yi seçti.
Yani “Çiğ Damlası”…


Böylelikle Afife, 22 Nisan gecesi, Kadıköy'deki Apollon Sineması'nda (sonraki Hale ve daha sonraki Reks) Emel rolünü oynayarak sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını oldu.
Üzerine kırmızı bir elbise ayağında da beyaz bir çorapla, beyaz bir iskarpin vardı.
Henüz 18 yaşındaydı.

Altunizade Hafize Özal İlköğretim Okulu


Altunizade Hafize Özal İlköğretim Okulu
Okulumuz Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir ilköğretim okuludur. Mevki olarak Üsküdar ilçesinin Altunizade semtinde bulunur. Okul arsası 1957 yılında Sayın Saime ALTUNİGİL tarafından bağışlanmıştır. 1958-1959 öğretim yılında Altunizade İlkokulu olarak açılmış,1991 yılında Sayın Korkut ÖZAL tarafından annesi Hafize ÖZAL adına ilave bölüm (eski binanın simetrisi) yapılmış, ve okulun adı Altunizade Hafize Özal İlköğretim Okulu olarak değiştirilmiştir. 2002 yılında Selçuk İnşaat A.Ş. sahibi Sayın Ahmet KELEŞOĞLU tarafından 34 derslikli ek bina ile Kapalı Spor Salonu yaptırılarak 2002-2003 öğretim yılında hizmete sunulmuştur.

Altunizade Köşkü


Altunizade Köşkü
İstanbul ili Üsküdar ilçesi, Altunizâde’de bulunan bu köşk, Altunizâde İsmail Zühdi Paşa tarafından 1868’de yaptırılmıştır. Altunizâde İsmail Zühdi Paşa, bugünkü Milli Eğitim Bakanlığı Validebağ Prevantoryumu içerisinde harem ve selamlık bölümlerinden meydana gelen bir köşk yaptırmıştı. İlk Altunizade Köşkü olan bu köşkün güzelliğini duyan Sultan Abdülaziz Paşa’yı huzuruna çağırarak köşkün kendisine verilmesini ima etmiştir. İsmail Zühdi Paşa da padişahın isteği üzerine köşkü Ona vermiştir. Bundan sonra da Altunizâde Camisi’nin karşısında yeni bir köşk yaptırmıştır. Yeni yapılan köşkün bezeme ve dış görünümü yönünden dikkati çeken bir güzelliği yoktur. Ancak ilk köşkün içerisinde uyguladığı bezeme ve süslemeleri burada da tekrarlamıştır.
Köşkün on sekiz odası, üç salonu, altı sandık odası ve altı helâsı vardır. Bodrum katında iki mutfak bulunmaktadır. Bunun üzerinde biri alçak tavanlı, ikisi yüksek tavanlı olmak üzere üç katlı bir yapıdır. Yapının arazi konumundan ötürü ön cephede yüksekliği 18 m., arka cephede de 16 m. dir. Üst kat salonunun tavanı bir İtalyan ressam tarafından alçı üzerine yapılmış yağlı boya resimlerle süslenmiştir. Ayrıca diğer odaların tavan bezemeleri, merdiven korkulukları da Osmanlı ahşap oyma sanatını yansıtmaktadır.
Köşkün bahçesi içerisinde beş havuzu bulunmakta olup, bunlardan birinin içerisinde kayıkla gezilecek kadar büyüktü. Havuzun ortasına da bir küçük adacık yapılmıştı.
1.Dünya Savaşı sonlarında İstanbul işgal altında iken Anadolu’ya kaçırılan silahlar bir süre burada gizlenmişti. Köşk 1987 yılında İsmail Zühdi Paşa’nın varisleri tarafından STFA Firmasına satılmış, 1988 yılında yeniden yapılmak üzere yıkılmıştır.
Öztek Mimarlık tarafından restorasyonu yapılan bina hakkında firmanın web sitesinde de şunlar yazar;Rivayete göre Paşa bu yapıdan önce, o zaman sahibi bulunduğu Milli Eğitim Bakanlığı Validebağ Prevantoryumu arazisi içinde kendisi için bir köşk daha yaptırmıştır. İlk köşkün dış cephesi oldukça bezemelidir. Bu güzelliğin övgüsünü duyan Abdülaziz, İsmail Zühtü Paşa’yı huzuruna çağırarak ima yoluyla bu köşkün kendisine verilmesini ister. Padişahın isteğine boyun eğen İsmail Zühtü Paşa bu güzel köşk elinden gidince Altunizede Camisi’nin karşısında yeni bir köşk yaptırır. Altunizade Köşkü denilen bu köşkün dış cephesi önceki köşkün tersine oldukça sadedir. Paşa, elinden alınan ilk köşkün dış cephesinde gösterdiği özeni, bu kez yeni köşkün iç bezemelerinde gösterir. Köşkün dış cephesi bezemesizdir.
Eşi Piraye Hanım’la birlikte Nazım Hikmet, Ressam Fikret Mualla gibi ünlüler köşkte yaşamıştır. Bir dönem Yeni Adam Gazetesi yönetim yeri olarak kullanılan köşkte ressam Muazzez Bey Karagöz oynatır, Arif Dino çocuklara resim dersi verirmiş. Gazi Terbiye Enstitüsü öğrencileri tiyatro oyunları sergilemiş, 1935’te kurulan Altınyurt Spor klubu ilk tiyatro gösterisini köşkün salonunda yapmıştır. Yesari Asım Arsoy gelip şarkılar söylermiş, Ortaoyuncusu Dümbüllü İsmail gösteriler yapar, Hasan Ali Yücel sık sık köşkü ziyaret edermiş.Altunizade Köşkü’nün on sekiz odası, üç salonu, altı sandık odası ve altı helası vardır. Üç yerleşim katından oluşmaktadır. En üstte depo olarak kullanılan çatı katı bulunmaktadır. Köşk 413 m2’lik bir zemin üzerine oturtulmuştur. Tüm katların toplamı yaklaşık olarak 1500m2’dir.Yapının plan şeması ana giriş aksından simetriktir. Ortada, giriş kısmında üç kollu ana merdiven bulunmaktadır. Plan tipi Orta sofalı bir plan tipinin değişime uğramış halidir. Tüm odalar ana aksın iki yanında servis merdivenlerinin bulunduğu koridorvari yan sofalara açılmaktadır. Her katta büyük odalar binanın dört köşesine yerleştirilmiştir. Aralarında daha küçük odalar ve helalar bulunmaktadır.
Yapı kurul izni alındıktan sonra inşaat amacıyla yıkılmış, 10 yıl boyunca yapımına başlanmamıştır. İsviçre Hayat Sigorta 2001 yılında binayı satın almış ve aslına uygun şekilde yeniden yaptırmıştır. Eski rölöveden yararlanılarak yeni bir restorasyon projesi hazırlanmış, inşaat sırasında eski eser bölümünün kontrolörlüğü yapılmıştır. Yıkım sırasında saklanan detaylar, rölöve ve resimlerden faydalanılarak bina aynı deytaylarla betonarme olarak yapılmış, altına bodrum katlar eklenmiştir. İç mekanlarında bulunan çok detaylı ahşap bezemeler aynen yeniden yapılırken, günümüz konfor koşullarının gerektirdiği mekanik ve elektrik tesisatı ve aletleri ekiplerin uzun çalışmaları sonucu uygun detaylar üretilerek binaya gizlenmiştir. Paşa odasında binanın özgün halinde bulunan kalemişi manzara resimleri bina yıkılırken saklanmıştır. Ancak bu resimlerin üzerine yapıldığı sıva oldukça kötü durumda olduğu için tavan resimleri aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır.

ALTUNİZADE CAMİİ




Altunizade Camii , Hacı İsmail Zühtü paşa tarafından 1282 tarihinde yaptırılmıştır. Cami aynı isimle bilinen semtte ve Küçük Çamlıca Caddesi ile Tophanelioğlu-Koşuyolu'nun birleştiği yerdedir. Kare plânlı mabet, kârgir olup tek kubbelidir. Kubbe dört kemer üzerine oturtulmuştur. Alt üst pencerelerden ışık alır. Sağ taraftaki minaresi, alemine kadar kesme taştandır. Son cemaat yerindeki üç kapıdan sahna girilir. Kadınlar mahfeli balkon şeklindedir. Minber ve vaiz kürsüsü, cilâlı mermerden yapılmış olup kabartma desenlerle bezenmiştir. Duvarlarında Hattat Sami Bey'in emsalsiz levhaları asılıdır. Mabedin duvarları ve kubbesi renkli, el işi şekillerle süslenmiştir. Minberindeki sancak camiin en kıymetli hatırasıdır. İsmail Efendi, 93 Harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi başlayınca, vatanseverli ğin en güzel örneğini göstererek, bir gönüllü tabur teşkil etmişti. Bu taburun iaşesini, mühimmâtını, elbiselerini kendisi temin etmiş ve geride kalan asker ailelerinin bakımını da üstlenmişti. Sancak, bu gönüllü Altûnîzâde Taburu'nun sancağıdır. İsmail Efendi camiin yanına bir Rüşdiye mektebi, bir hamam, muvakkithane, çeşme ve camie vakıf olarak bir sıra dükkân yaptırmıştır. Bugün mektep yıkılmış olup, hamam ise harabe halindedir. Camide onarım ve restorasyon çalışması tamamlanmış ve ibadete açılmıştır.

ALTUNİZADE ÇORBASI[3]


Altunizade Çorbası[3]

Malzemeler:

2 Adet soğan

2 Adet domates


2 Adet patates

2 Çorba kaşığı margarin veya tereyağı

2 Çorba kaşığı unTuz, karabiber kuru naneYeterince su

Hazırlanışı:

Tencereye yağı alıp, eritin.Soğanı ince ince doğrayıp, tencereye ekleyin.Soğanlar pembeleşene dek kavurun.Patatesleri soyup, tavla zarı iriliğinde doğrayın.Patatesleri soğanlarla birlikte arasıra karıştırarak kavurun.Patatesler yumuşadığında, domateslerin kabuklarını soyup rendeleyin.1-2 Dakika daha kavurup, yeterince su ilave edin.Tuzunu ekleyerek çorbanın içindeki patatesler yumuşayana dek hafif ateşte pişirin.Patatesler iyice yumuşadığında, una çok az su ilave edip, topaksız bir bulamaç kıvamına getirin.Çorbaya bu bulamacı azar azar ve karıştırarak ilave edin.Küçük bir tavaya 1 tatlı kaşığı tereyağı koyup, eritin.Nane ve karabiberi ilave ederek 1-2 kez çevirin.Ateşten alıp, çorbanın üzerine gezdirin ve servis yapın

ALTUNİZADE ÇORBASI[2]


Altunizade Çorbası [2]
Asagidaki malzemeler

7-8 kisiliktir.

Malzemeler:

1 orta boy parca kemiksiz tavuk gogsu, 2 orta havuc rendesi, 1 adet minik minik dogranmis buyuk patates, 5-7 tane mantar, 6 tepeleme yemek kasigi un, 1 cay bardagi sut, 12 su bardagi su, sivi yag.Yapilisi: Un sivi yagla birlikte kokusu cikincaya kadar kavrulur. Cirpma teliyle karistirilarak su ilave edilir. Kaynamaya basladiktan sonra sirayla sut, kup kup dogranmis tavuk etleri, patates, mantar ilave edilir. Bunlarin pismesine yakin iri rendelenmis havuc ilave edilir. Biraz daha kaynattiktan sonra icine karabiber ilave edilip karistirilir ve ocaktan alinir. Malzemeler ilave edilirken cirpma teliyle corba sık sık karistirilir. Yaninda Esmanin tarifi (blogda) ev ekmegiyle sevdiklerinize sunabilirsiniz.Afiyet Olsun

ALTUNİZADE ÇORBASI[1]


Altunizade Çorbası [1]Hazırlnışı
Süre: 40 dk.

7 Kişilik

Malzemeler

1 Adet haşlanmış havuç

1 Adet patates

2 Çorba kaşığı bezelye

4-5 Adet mantar

1 Adet soğan

3-4 Diş sarımsak

2 Çorba kaşığı kıyma

1 Adet et suyu tableti

2 Çorba kaşığı tel şehriye

1 Adet yumurta sarısı

1 Adet limonun suyu

1 Çorba kaşığı margarin

Kıyılmış maydanoz

Tuz, kırmızı pulbiber

5 Su bardağı su

Hazırlanışı

Soğanı yemeklik doğrayarak, yağı, sarımsağı ve kıymayı da ekleyerek kavurun. Haşlanmış bezelyeyi, doğranmış patates ve havucu ekleyin. Etsuyu tabletini ilave edin. 5 Su bardağı suyu ve küçük doğranmış mantarları koyun.Kaynayınca şehriyeyi ilave edin ve kısık ateşte 10 dakika pişirin. Kıyılmış maydanozu ve tuzu ekleyin.Yumurta sarısı ve limon suyunu çırpıp, yavaş yavaş çorbaya ilave edin ve ateşten alın. arzuya göre kırmızıbiber ile tereyağını kızdırarak çorbanın üzerine gezdirin ve servis yapın.Afiyet Olsun.

ALTUNİZADE MAHALLESİ




Altunizade mahallesi ismini nerden almış,geçmişinde hangi hazineleri saklamakta,adıyla anılan yemeği vs.konularla geçmişte kalan bugün özlem duydugumuz güzelim Altunizade.



Altunizade - Altunizade İsmail Zühtü Paşa'nın yaptırdığı cami, semtinde bu adla anılmasına sebep olmuştur Zühtü Paşa'nın babası altın alım satımı ile iştigal ettiğinden Zühtü Paşa'ya da Altunizade denmiştir.Mahallede kendisin yaptırdığı adıyla anılan İsmail Züftü Paşa Camii vardır,Cami etrafında camiye ait bir Rüşdiye mektebi, bir hamam, muvakkithane, çeşme ve camie vakıf olarak bir sıra dükkân yaptırmıştır. Bugün mektep yıkılmış olup, hamam ise harabe halindedir. Kullanılacak durumda olan alanlar ise Vakıflar tarafından dükkan olarak kiralanmıştır.


Altunizade Köşkleriyle mesire alanlarıyla üzüm bağlarıyla bir zamanlar bambaşka bir yerdir,günümüzde mesire alanları pek fazla kalmamakla birlikte nufusun yoğunlaştıgı İş merkezlerinin Boğaz ve Çevreyoluna yakın olması sebebiyle tercih ettiği bir mahalle olmuş bu haliyle mahalleden çok İlçe'yi andırmaktadır.





ALTUNİZADE HARİTASI